top of page

Kibarca Delirmek Üzerine


Kibarca Delirmek

Artık kimse gerçekten sinirlenmiyor. Kimse bağırmıyor, haykırmıyor, duvarlara yumruk atmıyor. Ne yapıyoruz peki? Tweet atıyoruz. Sessize alıyoruz. Story izliyoruz. Ve en kötüsü: Gülümsüyoruz.



Evet, gülümsüyoruz. Dişlerimizi göstererek, içten içe delirdiğimizi belli etmeyecek kadar düzgün bir mimikle…Kibarca delirmek diyorum ben buna. Çünkü asabiyet bile estetik kaygıyla yaşanıyor bu çağda.


Toplum bizi bir tür zihinsel origamiye çevirdi. İçten içe katlanıyoruz. Bir söze, bir suskunluğa, bir bakışa. Ve sonra o katlanmış hâlimizle hayatımıza devam ediyoruz. Bir tür “duygu mühendisliği” gibi: Ne hissediyorsak onu bastır, paketle ve sunulabilir hâle getir.


Bakın mesela, artık insanlar bile öfkesini minimalist yaşıyor: Az sinir, az tepki, bol “neyse boşver.”Ama herkesin içinde gizli bir çığlık var. Ve o çığlık, hiç atılmamış ama hep atılacakmış gibi duruyor.


Küçük rahatsızlıkları normalleştiriyoruz. Bir maile üç gün geç cevap veriliyor: “Olur böyle şeyler.” Toplantıda biri fikrimizi çalıyor: “Belki yanlış anladı.” Metroda biri omzumuza abanıyor: “Aman ne olacak…”


Derken bir bakmışız, hayatımız “aman”larla dolmuş. Ve biz, başkalarının hoyratlığına karşı içimizde biriktirdiğimiz kibar delilikle, gülümseyerek geziniyoruz ortalıkta. Modern hayatın kibar mağdurlarıyız. Hem çok farkındayız hem çok suskun.

Bazen düşünüyorum da, belki de en büyük başkaldırı, içimizden geldiği gibi konuşmak olurdu. Ama olmuyor. Çünkü sesini yükselteni değil, sessizce uyum sağlayanı alkışlıyorlar artık.



Ben yazıyorum. Çünkü bu çağda “hayır” diyebilmek bile devrim gibi geliyor bazen. Ve yazmak, en azından içimde birikenleri susturmadığım tek yer.



Alihan Tuna KALEM


Sivri değil, net.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
  • Instagram
bottom of page