Toplumsal Değişimin Anahtarı
- Muhammet Musab AKKAYA
- 3 Haz
- 2 dakikada okunur

Bugün yaşadığımız dönem itibarıyla her birimizin değiştirmek istediği birçok şey vardır. İnsan ahlakından tutun da belki şehirleşmeye varıncaya kadar aklınıza gelen her alanda... Çünkü her insanın uzman olduğu ya da hayatında çokça karşılaşıp muzdarip olduğu meseleler mutlaka vardır. Fakat ülkede istisnasız solcusundan sağcısına, sekülerinden muhafazakârına her kim olursa olsun herkesin ortak olarak muzdarip olduğu bir mesele vardır ki, o da hiç şüphesiz toplumsal yozlaşmadır. Nedir toplumsal yozlaşma? Görüşlere, fikirlere göre değişen bir şey midir?
Elbette meselenin tespiti için evvela bakış açımızı belirlemek elzemdir. Toplumsal yozlaşma ve toplumun değişimi meselesi, kişilerin, şahısların keyfine göre yönlendirilecek bir mesele değildir. Ortada bir ölçünün olmaması hakkı bulmaya engel olacak bir unsurdur. Çünkü insan her ne kadar aynı din, aynı ırk, aynı toprakları paylaşıyor olsa da, iş şahısların görüşlerine kaldığı zaman fikir ayrılıkları her daim kaçınılmazdır. Dolayısıyla bize doğruyu ve yanlışı belirten belli ilkeler olması, yolumuzu bulmamız açısından bizlerin zifiri karanlığa gömülmüş olan yollarına ışık tutacaktır.
Bu seçeceğimiz ilke hiç şüphe yok ki bizleri tarih boyunca hep aydınlatmış olan ve 1400 yıl boyunca her daim bizleri toplumsal, ekonomik, siyasi anlamda muhafaza eden, yolumuza ışık tutan Kur’an ve Sünnet’tir. Zira bu toprakların ortak değeri Kur’an ve Sünnet’ten başka bir şey değildir. Hiç düşündük mü, bir toplumu değiştirmenin anahtarı İslam’ın elinde olabilir mi diye? Aslında sorunun cevabı yine soruda saklı desek haksız olmayız. Çünkü cahiliye olarak adlandırdığımız devirde yozlaşmış, hakkı hukuku unutmuş, parası olanın güçlü olduğu, fakirin daima ezildiği, fuhşiyatın arttığı ve insana dair hiçbir kıymetin kalmadığı bir toplumu yeniden inşa eden ve o topluma hoşgörüyü, sevgiyi, hakkı hukuku hatırlatan İslam’dır.
Peki dikkatinizi bir şey çekti mi? Biraz hemen üstteki paragrafta toplumsal yozlaşmaya örnek olarak saydıklarımdan hangisi bugün bizim sorunlarımız arasında yer almıyor? Örneğin; hak hukuk veya parası olanların güçlü olması veya insana dair kıymetlerin yok sayılması veya fuhşiyat... Hepimiz biliyoruz ki bugünün sorunları cahiliyenin sorunlarından farklı değildir. Hal böyleyken, "Cahiliyenin kirlerini temizleyen nedir?" sorusu ilk aklımıza gelmesi gereken sorulardan biri olmalıdır.
Zihnimizin derinliklerine doğru bir yolculuk yapacak olursak, her birimiz temel bilgisi olan ve ilkokul dönemlerimizde görmüş olduğumuz derslerde Mekke’nin ve Mekke halkının zalimliğinden, kölelik sisteminin zulmünden vs. bahsedildiğini hatırlarız. Sonrasında ise İslam ile beraber insanların nasıl ferahladığından, zulümden, esaretten, haramların deryasından nasıl kurtulduğundan da bahsedilir. Aklen bir sorgulamayla, o dönemin bataklığından insanları kurtaran şeyin (Kur’an ve Sünnet’in) bu dönemde neden kurtaramayacağı sorusu akıllara gelmelidir.
İşte aslında bizlere bir toplumun değişimini anlatan asıl olgu yalnızca Sünnet’tir. Zira Rasul (s.a.s.) ancak Allah’tan aldığı açık yahut gizli vahiy ile O’nun gözetimi altında bir metot izlemiştir. Yine aklen bir sorgulamayla, bizleri yoktan var eden, bize bir fıtrat veren Allah, bizi en iyi tanıyan olması sebebiyle yine bizlerin neyle ve hangi yollarla ıslah olacağını elbette herkesten çok daha iyi bilmeye muktedirdir. O halde yozlaşmış olmasından şikayet ettiğimiz bu toplumda da yeniden iç huzurun her anlamda artması için izlenmesi gereken metot ve ilke şüpheye yer bırakmaksızın Kur’an ve Sünnet olacaktır.
Muhammet Musab AKKAYA
Comments