Din Üzerine Diyaloglar / Arthur Schopenauer

Sessizlik içinde düşünmenin unutulduğu, kesin doğrulara sıkı sıkıya sarılmanın bir güven değil bir uyuşukluk hâline geldiği çağlarda, bazı metinler vardır ki okurun zihninde keskin bir yankı bırakır. Din Üzerine Diyaloglar, Schopenhauer’in bu yankıyı yaratmak için seçtiği sahnedir. Felsefenin diliyle yazılmış bir meydan okuma, inancın özüne yöneltilmiş incelikli ama acımasız bir sorgulama, modern aklın Tanrı fikriyle dansıdır bu kitap.
Schopenhauer, klasik dogmalara körü körüne sadakati değil; açık fikirli sorgulamayı, zihinsel cesareti ve fikrî yalnızlığı savunur. Bu diyaloglarda karşımıza çıkan sesler —inanmış, şüphe eden ve reddedenin sesleri— aslında insan zihninin asırlardır kendi içinde yürüttüğü bir tartışmadır. Yazar, Tanrı, ölüm, ahlak ve kurtuluş kavramlarını incelerken yalnızca dini değil, insanın korkularını, ihtiyaçlarını ve varoluşsal çaresizliklerini de mercek altına alır.
Ancak bu metni yalnızca bir eleştiri olarak görmek eksik olur. Çünkü Schopenhauer’in amacı ne inancı yıkmak ne de dogmayı yüceltmektir. O, düşüncenin gücünü kullanarak okuyucunun önüne bir ayna tutar. Bu aynada beliren yalnızca din değil, aynı zamanda dinin arkasına saklanan arzular, korkular ve toplumsal alışkanlıklardır.
Din Üzerine Diyaloglar, herhangi bir inancı savunmadan ya da saldırmadan, sadece düşünmeye ve yeniden düşünmeye davet eden nadir metinlerden biridir. Kitabın satır aralarında hissedilen soğukkanlı ironi ve keskin zeka, Schopenhauer’in felsefi üslubunun da bir imzasıdır. Bu yüzden eser, yalnızca dinle ilgilenenlere değil, fikirle, itirazla ve hakikatin izini sürmeyle ilgilenen herkese hitap eder.


